HEDEP Eşbaşkanı Bakırhan: Yargıtay’ın kararı darbe girişimidir, Meclis tavır almalı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımaması ve hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin HDP Genel Merkezi’nde yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklama yaptı. Anayasa Mahkemesi üyeleri.
ANAYASAYA ÇIKMA DÖNEMİ
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, Yargıtay’ın kararını “darbe girişimi” olarak nitelendiren Bakırhan, “Darbe mekaniğinin işlediği ülkemizde bu darbelerin sonlandırılmasının gerekliliği konusunda Merkezi Yürütme Kurulumuz bir görüşme gerçekleştirdi. Hem TBMM Kümesi’nde hem de Merkez Yürütme Kurulu’nda yapılan görüşmeler sonucunda bu konuyla ilgili tespitlerimizi sizlerle paylaşmak isterim.Türkiye, hukuk ve siyaset tarihinde darbe mekanizmalarının en canlı olduğu bir dönemden geçmektedir. Anayasanın AKP-MHP ittifakı tarafından askıya alındığı bu dönemde, yargıda tarihte görülmemiş bir kadrolaşmanın olduğu ve güç birliğinin esas alındığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Adım adım bir anayasasızlaştırma süreci yaşıyoruz” dedi.
‘BU BİR DARBE GİRİŞİMİDİR’
Anayasanın 153. maddesine işaret eden Bakırhan, “Öte yandan Yargıtay 3. Ceza Dairesi kendisini Anayasa Mahkemesinin (AYM), Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiye milletinin üstünde görüyor. yargı üzerinden siyasi darbe yapma amacının açık bir göstergesidir. “Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve Yargıtay Başsavcılığı’nın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ve mahkeme üyelerini tehdit etmesi, Anayasa Mahkemesi bünyesinde yeni bir darbe girişimidir. Nisan 2015’ten bu yana fiilen olağanüstü hal rejimine dönüşen Türkiye’de darbe mekaniği üreten otoriterlik var” dedi.
‘BU İTTİFAK KENDİ ÇIKARLARINA HUKUKU VE ADALETİ ORTADAN KALDIRDI’
Bakırhan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugüne kadar AİHM kararlarının tanınmamasının, yargının siyasete müdahalesinin pek çok örneğini gördük. İktidarın da desteklediği bu tutum, Türkiye’de yargının siyasete müdahalesinin zeminini güçlendirdi. Her hafta parti grup toplantısında HDP’nin kapatılması başta olmak üzere birçok konuda Anayasa Mahkemesi’ni hedef alan iktidar ortağı Bahçeli’nin açıklamaları bu yargı darbesinin önünü açtı. Yargıda milliyetçi, ırkçı, milliyetçi, güç odaklı takımlaşmalar ve bu takımların teşvik edilmesi bugünkü hukuk felaketinin sebebidir. Bu hukuk felaketinin asıl sorumlusunun AKP-MHP ittifakı olduğu açıktır. Bu ittifak kendi çıkarları uğruna hukuku ve adaleti ortadan kaldırmıştır. Dün yapılan suç duyurusuyla dünya hukuk tarihinin karanlık sayfalarına bir hukuk felaketi daha eklendi.
‘YÜKSEK MAHKEMEYİ DARBE GİRİŞİMİNE TEŞVİK EDEN KİŞİ HÜKÜMETİN KENDİSİDİR’
HDP’nin kapatma davasında Yargıtay’ın cesaretlendirmesi, AİHM’in emsal kararlarını tanımaması ve kapatma davasını siyasi iktidar ve ortağı tarafından siyasi gösteriye dönüştürmesi, hukuk dışı bir girişimin habercisiydi. dünkü hukuki felaket. Binlerce siyasetçi arkadaşımıza verilen haksız ve hukuksuz cezaları onayan ve bu cezaları onaylarken siyasi iktidar tarafından sırt sıvazlanan Yargıtay, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan gibi onlarca arkadaşımızı ısrarla rehin tutuyor. 7 yıllık tutukluluk sürelerini tamamlayan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Leyla İtimat. Yargıtay’ı darbe girişimine iten, cesaretlendiren AKP-MHP iktidarının ta kendisidir. İktidarın küçük ortağı yemek yemiyor, içmiyor ve ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalı’ diyor. Kimse ona ‘Bu yaptığınız Anayasa sistemini ortadan kaldırmaya kalkışmaktır!’ demedi. Söylemiyor. Ancak bu açıklamalar faşist, popülist bir rejim kuracağımızı söylemenin itirafıydı.
‘KİMSENİN SESSİZ KALMA HAKKI YOK’
‘Faşizmin hukuku’ olarak tanımlayabileceğimiz anlayışın, Kürt ve muhalif siyasetçilere, Kürt gazetecilere, Kürt kadın aktivistlere, halkın haklarını savunan hukukçulara, insan hakları savunucularına, aydınlara ve aydınlara açılan davalarda bir kez daha kendini gösterdiğini gördük. yazarlar ve tabii ki Kobani Komplo Davası gibi Seyahat protestocuları. Bu anlayış, vatandaşları ‘hak sahibi’ olarak değil, düşman olarak görmektedir. Nitekim bu zihniyet dün alenen darbe girişiminde bulundu. Ülke hukukunun en yüksek kurumuna bu kadar kolay bir tehdit varsa kimse güvende değil. Kimsenin sessiz kalma hakkı yoktur. Ülkenin geleceği tehlikede. Anayasal sistemi ortadan kaldırmaya yönelik bu kadar açık ve rahat açıklamalar yapmak aslında topluma savaş açmaktır. Bu, toplumu tamamen yok saymak anlamına gelir. Bu darbeci dile, bu zihniyete, bu darbeci şovenizme ‘dur’ demek lazım. İktidar dokunduğu her şeyi çürüten, bozan bir durumdadır. Bunda hükümetin uygulamaları etkili oldu.
‘ANAYAL DÜZENİ DEĞİŞTİREN SİZSİNİZ’
Siyasi iktidarı defalarca uyardık. Darbe mekanizmalarından siyasi çıkar elde etme tutumunun Türkiye halkına kötülükten başka bir şey getirmeyeceğini defalarca dile getirdik. Demokratik siyasetin ve uzlaşma kanallarının kapatıldığı, yargı skandallarının ortaya çıktığı, çetelerin kol gezdiği, yolsuzluk ve hırsızlığın normalleştiği, siyasi ve ekonomik krizlerin Türkiye halkını sardığı bir dönemde defalarca dile getirdik. İktidar, tüm uyarılarımıza rağmen, ele geçirdiği vesayet kurumlarına ve bu kurumlar içinde bir araya gelen iktidara bağlı milliyetçi, ırkçı ve milliyetçi kliklere şiddetle sahip çıkmaya devam ediyor. Erdoğan, ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum’ dememiş miydi? Bahçeli ‘Anayasa Mahkemesi derhal kapatılmalıdır’ dememiş miydi? Yerel mahkemeler defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyoruz’ demediler mi? Yargıtay ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyorum’ dememiş miydi? Meğer Anayasa sistemini değiştiren sizmişsiniz. Sen; Binlerce siyasi tutsağı, uydurma delillerle Anayasa sistemini değiştirmekle suçladınız. Ancak asıl hata sizsiniz.
‘YÜCE MAHKEME İSYAN ETTİ’
Bu noktada tuz kokusu geliyor. Anayasanın ortadan kaldırılması süreci aslında Türkiye’de demokratik siyasetin kapatılması ve hak aranması sürecidir. Yargıtay açıkça Anayasa düzenine isyan etmiştir. Yargıtay’ın bu tutumu demokrasiye inanmadığımızın, Anayasal düzeni reddettiğimizin itirafıdır. Bu isyan ve darbe girişimine karşı AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bir an önce uygulanması gerekmektedir. Bu durum düzelmediği her an ülkede istikrarsızlık ve kurumsal çürüme derinleşecektir. Bugün söylediğimiz her sözde, yaptığımız her siyasi faaliyette anayasal kusur bulanlara karşı tüm toplumu savunuyoruz. Çünkü asıl suçluların kim olduğu ortadadır. Demokrasi nefretiyle dolup taşan, ‘devlet biziz’ hayaliyle uyuyanların son durağı toplumun haklarını ortadan kaldırmak olacaktır.
‘Karar derhal hayata geçirilmeli’
HEP’ten HEDEP’e siyasi geleneğimiz boyunca yargıdaki darbe mekanizmalarının ve siyasi darbelerin en yakın tanığı ve mağduru olduk. Bu darbeci zihniyeti çok iyi biliyoruz. Bu zihniyetin ancak demokrasiden, insan haklarından ve barıştan yana olan siyasi ve toplumsal muhalefetin güçlü ve ortak çabasıyla yenileceğini de biliyoruz. Darbenin panzehiri daha fazla demokrasi, daha fazla adalet ve özgürlüktür. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı derhal uygulanmalı. Cezaevlerindeki tüm siyasi tutuklu yoldaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.
‘KONSEY’İN DURUŞ ALMASI GEREKİYOR’
Yargının siyasi darbelerine, hukuksuzluklarına, kurumsal çürümelerine hep birlikte son verelim. Hukuk sistemini, Anayasayı ve maddelerini hep birlikte yeniden ele alalım ve bu ülkede adaleti, demokrasiyi ve barışı tesis edelim. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve darbeci zihniyetlerden sonsuza kadar kurtarılması çağrımızı yineliyoruz. “TBMM’yi ve Cumhurbaşkanlığını bu darbe girişimine karşı tavır almaya çağırıyoruz.” (HABER MERKEZİ)